Engellilerle ilgili istatistikler incelendiğinde genelde yok olarak varsayılan yada var olduğu bilinerek görmezden gelinen engelli kişilerin sayılarının toplumda azımsanamayacak boyutlarda olduğu görülür.
Türkiye’de toplam nüfus içinde engellilerin oranı yaklaşık %12'dir. Anne babalarıyla bu oran %36. Yani Türkiye'nin en kalabalık azınlık grubu.
Engelliliğin çok önemli bir bölümü, önlenebilir sebepler yüzünden meydana geliyor. Akraba evliliği, gebelik sırasında annenin karşılaştığı travmalar, hastalıklar, annenin alkol ve madde bağımlısı olması, yanlış uygulamalar, iş kazaları, ev kazaları, trafik kazaları, endüstriyel kazalar, deprem ve benzeri yıkım olayları temel engellilik nedenleri arasındadır.
Örneğin, trafik kazalarında her yıl ortalama 30 bin kişi engelli kalmaktadır. Bunların büyük çoğunluğunun da önlenebilir olduğu ortadadır.
Yani "engellilik bir kader değildir". Gerekli önlemler alındığında, önyargılarımızı yendiğimizde, engelliyi yanımızda, yanıbaşımızda eşit ve bağımsız görebildiğimizde, hiç yüksünmeden evimizi kiraladığımızda, engelli komşuya itiraz etmediğimizde, zihinlerimizdeki engelleri kaldırdığımızda, kısaca toplum dönüştürüldüğünde, engellilik büyük oranda önlenebilir.
Bunun için insana her şeyin üstünde değer veren bir anlayışın önce kendimizde, sonra toplumda benimsenip yerleştirilmesi gerekir. Bu nedenle engelli sorunlarına eğilirken, ısrarla üzerinde durulması gereken konu engelliliği oluşturan koşulların ortadan kaldırılmasıdır..
EĞİTİM Engellilerin toplumla bütünleşmesinin önündeki bir diğer engel de eğitim konusunda karşılaştıkları sorunlardır. Ülkemizde eğitim sistemi, öncelikle nüfusun engelli olmayan kesimi için planlanıp uygulanmaktadır.
Böylece daha en baştan eğitim sistemi, engellileri dışlayan bir anlayışa sahiptir. Bilinçli ya da bilinçsiz gelişen bu dışlayıcı tavır, diğer konular için de geçerlidir. Oysa çağdaş eğitim anlayışında, eğitimin odağında, engelli olsun olmasın, insanın özellikleri ve ihtiyaçları yer alır. Ülkemizde engellilerin % 91'i eğitim imkanlarından yoksundur.
Bu eğitim oranıyla engellilerin kendi sorunlarını çözmesi, nitelikli örgütler kurması, toplumla bütünleşmesi mümkün değildir.. Türkiye'de engellilerin %97'si sosyal ve kültürel etkinliklere katılamazken, engelli nüfusun %25’nin evinde interneti yoktur. Ülkemizde eğitim gören engelli bireylerin ancak % 6’sı liseyi tamamlayabilmektedir.
Engelli bireylerin % 71’i ailesi olmadığı durumda, kendisine kimin bakacağı endişesini taşımaktadır. Engellilerin yüzde 65’i tanımadığı kişilerin alay, aşağılama gibi davranışlarına maruz kalmaktadı. .
ULAŞIM, FİZİKSEL ÇEVRE SORUNU
Engellilerin topluma katılmalarının önündeki en büyük engellerden biri de ulaşım, fiziksel çevre ve konut sorunudur. Yaşanılan konuttan tüm kamusal yaşam alanlarına ve ulaşım araçlarına kadar tüm çevresel unsurların engellilerin özellikleri ve ihtiyaçları dikkate alınarak tasarlanmadığı bir gerçektir.
Yollar, kaldırımlar, kamu binaları, parklar ve bahçeler, okullar, içinde yaşanılan konutlar, ulaşım araçları ve bunun gibi daha bir çok fiziksel çevre unsuru, engellilerin topluma katılmasının önünde ciddi birer engel oluşturmaktadır.
İŞSİZLİK
Engellilerin toplumla bütünleşmesinin önündeki engellerden biri de çalışma yaşamıdır. İşe alınmayan engelliler veya işe alınsalar bile özel sektörde çalışan engelliler, diğer çalışanlarla performansı aynı bekleniyor ve engellinin iş hayatı kolaylaştırılmıyorsa, mobbing uygulanıyorsa engellileri kuşatan sorunlar arasında, adeta diğer sorunların da kaynağıdır.
Doğrudan doğruya diğer sorunları doğuran ya da bu sorunların daha derin yaşanmasına neden olan temel bir sorundur. Engellilerin talebi hak temelli bir yaklaşımla sorunlara eğilmek gerektiğidir. Devlet ve yerel yönetimler üstlerine düşeni yapmadığından dolayı, engelliler toplumsal vicdan ve destekle ayakta kalmaya çalışan bireyler haline getirildiler.
Yani engelliler, sağlamcı çoğunluk tarafından haklarından mahrum bırakılmış en kalabalık azınlıktır. Engelliler, ezberlerin aksine, sağlıklı yaklaşımla gerekli altyapılar sağlanırsa, bir araya gelmeleri, diğer sosyal gruplardan daha kolaydır. Çünkü evlerinde hapis hayatı yaşadıkları için dışarı çıkmak için can atmaktadırlar. Doğru projelerle engellilerin ve ailelerinin örgütlenmesi daha kolaydır. Ancak, Türkiye'deki engelli dernek yöneticilerinin çok büyük bir bölümü engelli sorunları ile ilgilenmek yerine, diğer kurumlarda olduğu gibi buraları sosyal statü elde etme yada rant etme aracı olarak kullanmaktadırlar ve bu büyük yaradır.
Engelli dernekleri, engellilerin temel sorunları kolaylaştırmak ve onların adına yerel ve genel yönetimlere çüzüm için onlar adına mücadele etmeleri gerekir.. Engel grupları en çok şunlardır;
OTİZM, ORTOPEDİK, KONUŞMA,DUYMA,GÖRME Ampüte { OTİZM };
Doğuştan gelen ve genellikle yaşamın ilk üç yılında fark edilen gelişimsel bir farklılık olan otizm tanısı 1985’de her 2.500 çocuktan 1’ine konulurken, bugün doğan her 54 çocuktan 1’i otizm tanısı aldığı tahmin ediliyor.
"DENGE, ODAKLANMA, NESNE KONTROLÜ,EL VE GÖZ KORDİNASYONU, YER VE YÖN KAVRAMI, KUVVET ,DUYGU BÜTÜNLEMESİ, ODAKLANMA eksiktir.
SEREBRAL PALSİ; (ÇOKLU ENGEL) Bireylerin ,üretken kendine yetebilen, bağımsız ve sağlıklı kişiler olarak topluma kazandırmak için tekerlekli sandalye, afo walker,skolyoz sistemi temin edilerek yapılmaktadır.
ÇÖLYAK RAHATSİZLİĞİ OLANLAR :
Çölyak hastalarının hayat boyu gluten içeren gıdalar tüketmesi yasaktır. Hastalar, gluten içermeyen gıdalardan oluşan bir beslenme programına uymak durumundadırlar. Gluten içeren gıdalar tüketen çölyak hastalarının, bağırsak mukozası tahrip olur ve uzun vadede bağırsakları geri dönüşü olmayacak şekilde zarar görür.
Engeller çok çeşitli , engelli olmayan insanlar sokağa çıkarken ne giysem şık olurumu düşünüyor, biz engelliler de aşağıdakileri düşünüyoruz. ''Dışarısı zaten bize yasaklı. nerede yemek yiyeceğim, çölyak yemekleri varmı, rampa varmı varsa bana uygun mu, yasaya uygunmu, alış verişe gittiğim dükkanın rampası varmı, engelli tuvaleti varmı, bunları düşünerek sosyalleşebiliyoruz, yaşamaktan bahsetmiyorum. Sokağa çıkarken bunları düşünüyoruz, hiçbir engeli olmayanlar hangi restorant güzeldir eğlenmek için diye düşünüyor. Yaşamak kime zor? Engellileri evlerine hapisettik. Dört kere adımız değişti;
SAKATTIK, ÖZÜRLÜ OLDUK, ENGELLİ OLDUK sonunda buldular
KISITLI OLDUK FAKAT yukarıda anlattığım SORUNLAR DURUYOR.
BiZ bu sorunlarla yaşamaya devam ediyoruz, hak temelli yaklaşım özgürlük, demokrasi, adalet kime lazım, her halde bundan hepimiz hatalıyız. Yerel, genel yönetimler siyasi partiler, konuyla ilişkili federasyonlar, konfederasyonlar vakıflar ve dernekler. Bunların farkındamıyız? Sayğlarımla. Tuncer KURA