* Kızılcahamam’ın Yukarıkese köyüne bir KÜLTÜR EVİ yaptırıldı. Bu kültür evinin yerini Kızılcahamam Belediyesi verdi, Ankara Büyükşehir Belediyesi de inşaatını yaptırdı. O Kültür Evinde köylülerin bir araya gelişleri öyle önem teşkil ediyor ki tarihlerini, kültürlerini, ata miraslarını, gelenek ve göreneklerini, ebeveynlerinin yaşam biçimini araştırmak üzere toplantılar yapıyorlar.
Toplantı dernek başkanı Faruk Altun’un açış konuşması ve Kurra Hafızı-İlahiyatçı, Eğitimci Hüseyin Kazan’ın Kur’an-ı Kerim okuması ile başladı. TARIM VE HAYVANCILIĞIN önemi günden güne artıyor…
Bu gerçeğin ışığında köyde ve hatta o yere de en iyi yetiştirici konumunda olan ve şu an itibarı ile 220 sığırı olan Yavuz Kazan’a Ankara Meclisi Başkent Anadolu Platformu tarafından toplantıda ödül verilmesi herkesi mutlu etti.
Son yapılan toplantı hoşsohbetler ve unutulmayacak anıların anlatımı ile geçti, yılların tecrübesi ile hatıralarını dile getirenlerden Mustafa Arac ve Yusuf Yöreci geçmişteki anılarını anlatarak toplantıya katılanları hem duygulandırdılar hem de tarihe ışık tuttular.
Mustafa Araç anlatımı ile doğumundan bu günlere nasıl geldiğini şu ifadelerle dile getirdi: “ İki dedem de Çanakkale’de şehit düşmüş. Dolayısıyla ben dedelerimin ikisini de görmedim. Şehit bir ailenin nesli olduğumu daima hissettim ve dolayısıyla vatanımızın, milletimizin özellikle de atalarımızın nice kahramanlık destanları yazdıklarına şahit olanlardan birisiyim. 1946 Ankara doğumluyum çocukluğum Ankara’nın bir gecekondu semti olan Aktaş-Atilla Mahallesinde geçti. İlkokul lise tahsilimi bu semtte tamamladıktan sonra Ankara öğretmen okuluna devam edip 1968 de mezun oldum. Ankara’nın değişiklik köylerinde öğretmenlik yaptıktan sonra Gazi Eğitim Enstitüsüne devam ettim ve 1979 da mezun oldum. Bu arada Adıyaman’a ilköğretim müfettişi olarak atandım. Daha sonra Sivas, Kayseri, Diyarbakır’da görev yaptım. Sizin anlayacağınız uzun yıllar buraların Ankara’nın özlemi ile yaşadım. Bu köylü olmaktan, hele hele sizler gibi köyüne, yurduna, yuvasına sahip çıkan hısımlarımızın-akrabalarımızın arasında olmaktan daima gurur duydum ve bu düşüncem daimi daima sinemde taşıyacağım. “
YUSUF YÖRECİ’NİN GEÇMİŞTEKİ HAYALİ BU GÜNLERE IŞIK TUTACAK MAHİYETTEYDİ
* Köyde ilkokulu bitirdikten sonra Ankara’da ağabeyi merhum Durmuş Yöreci’nin evinde tahsilini yapan ve üniversite yıllarında bile hayatını çalışarak kazanan Yusuf Yöreci’nin hayat hikayesi de Mustafa Acar’ın hayatından farklı değil.
Ancak tarihi ve sinsile bakımından bir farklılığı anlattı Yusuf Bey.. Taa dedelerinin dedelerinden kalan bir göç hikayesi söz konusu… Yusuf Yöreci’nin ebeveyni hemen yakınlarındaki Gürcü köyünden Kise köye gelmişler. Bu arada Yusuf Yöreci gile “Havuzgil “ denir, yani “Hafızlar .“ Anlaşılıyor ki soylarında ünü soyadlarına yansıyacak kadar derin bir hafız var. Yusuf Yöreci’nin babası rahmetli İsmail Yöreci sert mizaçlı ve babacan görünümlü fakat merhamet timsali bir insandı Allah rahmet etsin.
Yusuf Yöreci anlatımlarına şöyle devam etti: “ Ben hayalleri ile yaşayan bir insanım. Mesela Gürcüyurdu denilen o tabiat harikası yer ile ilgili hayallerim vardı. Orya evlerin yapılmasını, doğanın muhteşem güzelliğinden köylerimizle birlikte yararlanalım. Burada hayvancılık, sebzecilik, bağ-bahçe işleri ile iştigal edelim ve doğanın muhteşem güzelliğini insanlığın hizmetine hayal etmiştim ama olmadı, şartlar elvermedi ve yapamadık maalesef. Biz oraya gidemedik, hiç değilse oranın suyunu köyümüze getirerek hasretimizi dindirelim . “
Tarihin, kültürün, köyün ve köylünün, üretim ve verimliliğin öneminin anlatıldığı toplantıda en fazla birlik-beraberlik mesajı verilmesi dikkatlerden kaçmadı. ( Diğer konuşmacıların yaptığı konuşmacılar ve haberin devamını daha sonra yayına vereceğiz.)